Bundan 4 yıl önce bir bahar sabahı bir rüya ile uyandığım. Yıllar önce sevdiğim, Almanya’ya izin dönüşünde kazada kaybettiğim canım ağabeyimi görmüştüm. Ne zaman bir şeye üzülsem hep rüyama gelir: “Üzülme kardeşim geçecek az kaldı bütün sıkıntıların bitecek!” Diyordu. Yine rüyama gelmiş beni ziyaret etmişti. Yine aynı sözleri tekrarlamıştı. Ve ben henüz güneş bile doğmadan uyanmıştım. Evimiz apartmanın son katı altıncı katta yatak odamızın kapısı açıktı. Eşime; gördüğüm rüyamı anlatırken, içeri henüz uçmasını bile bilmeyen ve içeri gizemli nereden geldiği belli olmayan, hatta uçmayı bile bilmeyen minik serçe girdi. Ben hemen yatağımdan fırladığım gibi, serçeyi avucumun içine aldım. Öyle garip bakıyordu ki bana; rengi de çok güzel gri yeşildi. Sanki bana bir şeyler söyler gibi ağzını açmış gözlerini gözlerime dikmişti. Bahriyelime: ” Yoksa bu ağabeyim olmasın? Beni almaya mı geldi? Artık sıkıntıların bitecek derken bunu mu söyledi?
Dedim. Bahriyelim: ” Allah korusun! Sana bir şey olursa, biz ne yaparız? Kesin yuvasından düşmüş yolunu kaybetmiş bir yavrudur. Götür balkona salıver uçsun ” dedi. Bende minik yavruyu aldım balkona götürdüm. “Ey minik serçe nereden geldin bilmiyorum ama annen seni bekliyordun! Haydi, ona uç.” dedim. Avucumu açtım, minik serçe bir kanat çırpışı ile bir anda kayboldu. Minik serçe ne yere düştü, ne de gökyüzüne havalandı. Sadece bir kanat çırptı ve bir anda gözden kayboldu. Bahriyelime; olayı anlattığımda o da, çok şaşırdı ve hayır olsun dedi. Aradan iki hafta geçti ve bu defa aynı minik serçe büyük balkonumuzdaki çiçeğin dalına konmuş, yine aynı bakışlar bir şeyler anlatıyor gibi gagası açması ve sonra yine gözden kayboldu. Kan ter içinde uyandım. Bu defa gördüğüm bir rüyaydı çok şaşırmıştım. Dayanamadım, anneme anlattım bu olayı… Annem: ” Çok güzel bir olay kızım! Sen cennetten müjdeci kuşlar gelmiş, sen çok büyük biri iyilik yapmışsın. Bunlar müjdeci kuşlar ve sen çok güzel şeyler yaşayacaksın, güzel şeyler yapacak takdir edileceksin, ama bunu yanında çok üzüntülerde yaşaya bilirsin. Hazırlıklı olmalısın! “dedi. . Ben çok korkmuştum. Sonra bunu yine birine sorduğumda, aynı cevabı aldım. Daha da korkmaya başladım, hata yapmamalıyım diye düşündüm. Aradan 9 ay geçti ve ben çok hastalandım. Astım krizlerim başladı. Sürekli acile gidiyor, oksijen bağlanıyor, nefes almakta çok zorlanıyor, yerimden kalkamıyor çok halsiz düşmüştüm ve sesimde iyice kısılmış hatta çıkmıyordu…
Böyle halde ilk kitabım: “DÜŞLERİMDEKİ BEYAZ ÜNİFORMA” kitabımı bitirmiş, Almanya’ya arkadaşlarıma kitabımı imzalamak için gitmiştim onlar; benim görünce hem çok sevindiler hem de bu halimle geldiğim için üzülmüşlerdi. Gittiğim her yerde, kraliçeler gibi ağırladılar ve benimle ilgilendiler… Çok sevdiğim canım arkadaşım; Melek’in evinde kalıyordum. Yine kan terler İçinde; “babaaaaaa babaaa diye bağırarak uyandım. Sonra, Almanya’da olduğumu bunun sadece bir rüya olduğunu anlayınca; çok sevindim derin bir oh çok şükür rüyaymış” dedim. Ama içim huzursuzdu! Bu bir rüyadan öte bir şey olduğunu düşünmeye başladım. Nihayet Türkiye’ye dönmüştüm. Bahriyelime, durumu anlattım. Oda bana: ” uzaklıklardayken aklın burada olduğu için görmüşsündür. Burada her şey yolunda.” dedi. Ama ben hala huzursuzdum. Benden gizlenen bir olay olduğunu seziyordum. Ne zaman rüya görsem; aynısını yaşıyordum iyi ya da kötü olayları… Aradan bir kaç gün sonra, hiç sebepsiz annemle- babam bizi ziyarete ben hastayım diye ve Almanya’da neler gördüm-yaşadım, nelere gezdim, neler yaptım sormak için gelmişlerdi. Babam: “kendine dikkat et! Kız çocukların var. Sana bir şey olursa çocuklar perişan olur! Benim gibi olsan… Ben yaşımı -başımı aldım. Sende biliyorsun; işte biraz rahatsızım ciğerlerimi üşütmüşüm!” Lafı geveleyip durdu. Ve o acı gerçek sonrada kız kardeşimden öğrendim. Babam akciğer kanseriymiş, kurtuluşu ameliyat ya da kemoterapi… Ben şok olmuştum! Bir anda, gözümün önüne gördüğüm rüya minik serçe geldi. Babam ameliyat olmadan önce söylediği söz: “Zeynebim kızım senin kalbin çok saf, ben ameliyat olayım mı ne dersin? Doktorlar ameliyat olursam; %90 iyi olacağımı söylediler.
” Ben bu durum karşısında ne diyebilirim ki? Ben ne doktor, âlim, tedavinin ameliyatsız geçeceğini ya da evliya değilim. Gaipten haber vereyim. Geleceği ancak! Yüce Rabbim bilir. Babam içime hiç bir sıkıntı gelmiyor olmaman konusunda” dedim. Babamı en son Hastane odasında; “seninle hep gurur duydum. Benim inatçı, kafasının dikine giden söylediğini uyan doğrucu kızım… Ama çok üzülüyorum! Bu kitap için Hasta halinle çalıştın çabaladın. Emek verdin emeklerin boşa gidecek!” dedi. Bende: ” Sen merak etme! Sen iyi olacaksın ve birlikte kitabım ve kitaplarımın tanıtım için, daha TV ekranlarında, basında seninle birlikte gidecek, beni kitaplarımı haber yapacaklar” dedim. Öyle gözlerime baktı ki… Sonra eşime: ” Allah’ım ne kadar saf temiz kalpli inanıyorum; sen çok güzel yerlere geleceksin. Çok güzel şeyler yapacaksın, sen ben olmadan da başarırsın. ” dedi. Hastanenin kafeteryasında kahvemizi içtikten sonra, ertesi gün ameliyat olacaktı. Geleceğimizi söyleyerek vedalaştık. Babam ameliyat olmuştu. Ben o gün yine rüya gördüm… 20 sonra, babam 15 Mayısta ilik göz ağrım dedesinin ilik torununun doğum gününde, öleceğini gördüm. Ah ah! Keşke ameliyat olmasaydı babam… O gün kızımın doğumu 15 Mayıs saat: 11.30 babamın vefatı 15 Mayıs saat: 23.30… Gece yarısı bir haber geldi. Kız kardeşimin eşiydi arayan… ” Abla! Erdem abimi çağırır mısın? Ben ona: “Bana doğruyu söyle! Babam! Babam! Babam öldü değil mi? Ve titrek cılız bir ses: “Başımız sağ olsun ablacım!” Ben kendi ağzımı tıkadım, çocuklar uyanmasın diye avazımı içime akıttım. Hemen yola koyulduk. 9 Eylül Adını hiç anmayacağım seni hiç sevmiyorum! 9 Eylül Ünv. Hastanesi… Bitmek bitmeyen, uzayan otoyol da neredeyse tam gaz otomuzla gidiyorduk. Pencereyi sonuna açtım; “Babammmmm babammmm! Ne olur bana, Zeynebim Türküsü bana bir daha söyle! Diye avazım çıkıncaya kadar bağırıyor akan gözyaşlarım rüzgârın etkisi ile yüzüme çarpıyordum. Aradan 6 ay kadar sonra, yine o minik serçe, ziyaret ediyordu. Bu defa rüya değil gerçekti. Akşamüstü büyük balkona yine geldi. Benim saçlarımın içine, sonra koynuma giriyor, yine gözlerime bakıyordu. Çocuklarda çok şaşırdılar.
Onlara gitmiyor, bana benim omzumda koynumda, saçlarımın içinde dolaşıyordu. Bir gece bizde kaldı. Balkonda ona yer yaptık, onu ağırladık. Ne yiyor, ne içiyor, sadece gözlerime bakıyor bakıyordu… Sabah ezanla kalktım; minik serçe hiç uyumamış, beni görünce yine omzuma kondu. Artık uçması gerektiğini söyledim. “Bu kadar misafirlik yeter!” dedim. Artık uçması gerektiğin söyledim. Yine avucumun içe aldım. “Haydi, Artık uçmalısın!” dedim. Onu salıverdim. Bu defa minik serçenin kanat çırpışına gözden kayboluşuna tanık oldum. Çünkü anladım ki babam; kuş olmuş beni ziyaret etmişti. Benim her geçen gün başarımı tanık olmak için, ziyaret ettiğini düşündüm. Bahriyelime: ” Bu kuş bana göre aslında babamdı. Önceki de ağabeyimdi.” dedim. Belki de, benim aklımı yitirdiğimi düşünecekler! Ama ancak aklım başıma gelmişti. İnsanların hayatında, bazen gizemli şeyler yaşayabilirler… Bende böyle bir olaya tanık olmuştum. İnşallah bundan sonra yaşayacaklarım her şey, yapacağım çok güzel şeylere başlangıcı olur. Gelecek nesillere nefes olmak, örnek olmak için ve kitaplarımla şarkı sözlerim şiirlerimle vesile olacaktır. Kim Allah’tan başka… Kim bilir belki de kısmetse, bundan sonraki ömrümde nice güzellikler olacaktır. Hayatın kendisi zaten gizemli mucizelerle dolu değil mi? Neleri, nerede, nasıl yaşayacağımız kim bilebilir ki? Bizi yaratan Yüce Her şeyin kandiller kadar en güzeli, en saf temizi sevgi, saygı dolu, kardeşlik, barış hoşgörü içinde sizlerin olması dileklerimle…
MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN” Saygılarımla… Zeynep Batımor…
Kim bilir belki de kısmetse, bundan sonraki ömrümde nice güzellikler olacaktır. Hayatın kendisi zaten gizemli mucizelerle dolu değil mi? Neleri, nerede, nasıl yaşayacağımız kim bilebilir ki? Bizi yaratan Yüce Her şeyin kandiller kadar en güzeli, en saf temizi sevgi, saygı dolu, kardeşlik, barış hoşgörü içinde sizlerin olması dileklerimle…
MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN” Saygılarımla… Zeynep Batımor…
Elinize sağlık, yazınız güzel olmuş. Bunlar insanın yaşama miras bıraktığı anılar. Zaten ardımızda başka da bir şey kalmaz…
Zeynep hanım yaşamınızdan bir kesiti keyifle okudum.. Hayat işte budur.. Bir su gibi akar bir yolunu bulur.. Size de mutlu kandiller..Sevgiler,saygılar..