Devlete bağlı çocukevinde fuhuş skandalı: Yurt görevlileri dahil 30 tutuklama
AFYONKARAHİSAR – Afyonkarahisar’da çocuk...
AFYONKARAHİSAR – Afyonkarahisar’da çocuk...
Kapıdan başımı uzatıp “Günaydın” diyorum, Türkçe bir karşılık bekleyerek. Ama tok bir “Guten Morgen” geliyor beni karşılayan Kotti nöbetçisinden. Kotti, Kotbusser Tor’un kısaltılmışı. Beni Kotti’nin içine buyur eden Detlev K. Alman bir müzisyen. Ayaküstü Türkçe bilmediğini, kendisi gibi eşinin de Alman olduğunu ama oğullarına Enver adını verdiklerini anlatıyor.
Duvar yıkıldı mertlik bozuldu
Detlev K. çocukluğundan bu yana Kreuzberg’de yaşıyor. Ve 1960’lardan sonra
Türkiye
’den gelen nüfusun arttığı bu bölgenin yeni sakinlerinin hakları için onlarla omuz omuza mücadele veriyor. Bir yıldır bu noktada duran bu kulübenin amacı, kapısının üzerinde de yazdığı gibi artan kiralar. Uzun zamandır Kreuzberg revaçta. Artık Almanlar da burada oturmak istiyor. Birkaç yıldır tekerleme gibi dilimizde döndürdüğümüz kentsel dönüşüm ve mutenalaşma, Kreuzberg’in de başında Damokles’in kılıcı gibi sallanıyor.
Kreuzberg, 1960’larda duvara yakın ve Almanların içinde yaşamaktan kaçtığı köhne bir bölge… Göçmenler buraya yerleştikten sonra orayı yaşanabilir kıldılar. 80’lerde ucuz konut arayan solcular da gelince, Kreuzberg’in yaşama kültürü bambaşka bir hal aldı.
Kotti bölgesinin büyük bölümünü
sosyal
konutlar oluşturuyor. Ki bu, Almanya yasalarına göre kiraların bir bölümünün vergilerle finanse edilmesi demek. Kiraların bir bölümünü kiracılar, bir bölümünü ise Berlin Eyaleti ödüyor. Ne var ki Berlin Duvarı yıkıldı, “mertlik bozuldu”. Artık ev sahipleri daha fazlasını istiyor: Daha fazla kira…
Paran yetmezse güle güle…
Kreuzberg’de kuşaklardır yaşayanlar için tek bir soru var: “Artan kiralara gücün yeter mi?” Yetmiyorsa güle güle… Ne kadar tanıdık değil mi?
Son on yılda kiralar metrekare başına 18 Euro’ya kadar yükseldiği için burada oturanlar
bugün
aylık gelirlerinin yaklaşık yüzde 70’ini kiraya veriyorlar. Geriye kalanla yaşa yaşayabilirsen.
Gezi Direnişi’nden tam bir yıl önce Kreuzberg’liler “Burası bizim” demeye karar verdiler ve sokağa çıktılar. 26 Mayıs 2012 günü bu meydan işgal edildi. Bir plaj şemsiyesinin altında toplanıp kira artışlarını protesto ettiler. Sosyal konutların belediyelere devredilmesini, devredilinceye kadar da kiraların metrekaresinin 4 Euro ile sınırlandırılmasını istediler.
Detlev, “Bu işgalin ne kadar süreceğini konuştuğumuzda iyimserler dört, kötümserler iki hafta demişti. Ve inan bana o günkü şartlarda bu doğruydu”. Belediye başkanı da aynı fikirdeydi, “Nasıl olsa kışın soğuğuna dayanamazsınız” dedi.
Ve Detlev’e göre bu cümlesiyle şu an içinde oturduğumuz kulübenin ilhamını verdi. Hava ayaza dönünce bu kulübe bir gecede kondu Kreuzberg’in orta yerine.
Protestoları bu işgalden ibaret değildi. Her hafta sokaklara döküldüler, yürüdüler, sözlerini sokaklarda söylediler. “İlk bir iki yürüyüşte polis bize çok sert müdahale etti” diye anlatıyor Detlev, “Tıpkı Hamburg’da yaptıkları gibi”. “Böyle gitmez dedik ve gidip polis müdürüyle konuştuk, derdimizi anlattık. Şimdi ilişkilerimiz iyi. Daha sonra yaptığımız 22 yürüyüşte sorun yaşanmadı”.
Kotti de Gezi de sınıf mücadelesi
“Siz kimsiniz?” sorusuna cevapları şu: “Biz Kreuzberg’iz. Türkiye – Almanya arasında imzalanan işçi antlaşmasıyla gelen ve hayatları boyunca çalışıp didinen insanların çocuklarıyız. Biz biraz Alman, Türk, İranlı, Çerkez, Afgan veya Kürtüz. İsimlerimizi telaffuz edemeyen veya okulu bitirmek için uygun olmadığımızı söylemek konusunda acele eden öğretmenlerimiz oldu. Hayatımız boyunca ırkçılık ve toplumsal dışlanma ile mücadele etmek zorunda kaldık. Biz yaşlıyız ve de genciz. Allaha, tanrıya veya basitçe adil bir topluma inanıyoruz.”
Geçen bir buçuk yıllık sürede elde ettikleri ise az buz değil: Senato, 36 bin konut için kiraların üst sınırının 2017’ye kadar 5.50 Euro olmasını kabul etti.
Detlev ile konuşurken, sohbet elbette Gezi Direnişi’ne de geliyor. “Buradan takip ettik” diyor, “Hatta ‘Kotti loves Gezi’ diye pankart da astık ama buradaki herkes bunu benimsemedi. İşin içinde siyaset olduğuna inananlar itiraz ettiler. Ben sosyalistim. Kotti de, Gezi de bir sınıf mücadelesi. Biz burada Berlin kimin diye soruyoruz, siz orada
İstanbul
kimin diye soruyorsunuz. Hikâye bundan ibaret.”